Katılım Bankasının Fatura, Tapu Ve Ruhsatı Üzerine Almaması Nasıl Değerlendirilmelidir?

Malların asıl faturaları müşteri adına kesilmiş ise veya malın tapu ya da ruhsatı devrolmuş ise katılım bankaları murâbaha yapmamaktadırlar. Yani bu halde faturayı, tapuyu ve ruhsatı malın mülkiyetinin müşteriye geçtiğini gösteren bir delil saymaktadırlar.

Ancak İslâm hukûkunda bir malın satın alındığını gösteren tapu, ruhsat ve fatura gibi belgelerin her akitte müşterinin adına düzenlenmesi gerektiği şartı bulunmamaktadır. Örneğin geçerli bir akitle (yazılı ya da sözlü) satın alınan bir evin tapusu müşteri adına düzenlenmese bile malın mülkiyeti müşterinin uhdesine geçmiş sayılmaktadır. Aynı durum faturası alınmadan satın alınan mallar için de geçerlidir. Müşteri adına fatura düzenlenmemiş olsa da malın mülkiyeti onun üzerine geçmiş sayılmaktadır. Bu belgeler mahkemeye düşüldüğünde bir anlam ifade etmektedir. Şöyle ki parası verilerek satın alınan bir arabanın ruhsatı müşteriye devrolmasa ve müşteriyle satıcı anlaşmazlığa düşse, mahkeme başkaca bir delil yoksa arabanın ruhsatına itibar edecektir. Bu durumda arabanın satıcıya ait olduğu kararı da çıkabilir. Ancak mahkeme nezdinde durumun böyle olması arabanın parası ödendiği halde hakikatte de satıcıya ait olduğu anlamına gelmez.

Ayrıca bu evrakların katılım bankası adına düzenlenmesi ilave masraflar ortaya çıkarmaktadır. Doğal olarak katılım bankası kâr miktarını maliyet üzerinden hesaplayacağı için imkân ölçüsünde gereksiz harcamalardan kaçınmaktadır. Zira malın alım maliyeti yükseldikçe müşteriye satış maliyeti de yükselecektir. Bu da müşterilerin zararına yol açacaktır.

Bir başka husus da bizzat devletin yapılan murâbaha işlemleri sırasında tapu, ruhsat ve fatura nevinden belgelerin banka adına düzenlenmesini zorunlu tutmamasıdır. Eğer devlet böyle bir zorunluluk yüklememiş ise katılım bankasının ilave masraflara girerek bu belgeleri önce kendi adına sonra da müşterisi adına düzenletmesi anlamsız kalmaktadır.

 

Finansman


Murâbaha Nedir?

Murabaha Mekanizması Klasik fıkıhta murâbaha malın…

Katılım Bankalarındaki Murâbaha Gerçek Bir Alım Satım Sayılabilir Mi?

Eğer vekâlet ile mal almak İslâm hukûkuna göre yasaklanırsa dünya üzerinde pek çok alım satım akdinin meşrûiyeti ortadan kalkar. İslâm hukûkunda vekâlet akdi oldukça geniş ve özgür bir alan bırakmaktadır. Neden bundan istifade edilmesin? Bugünkü ticâreti zorlaştırmak değil mümkün olduğunca meşrû daire içinde kolaylaştırmak gerekir. Aksi halde insanlar zaten mâkul ve gerçekte dînî olmayan zorlaştırmalara riâyet etmiyorlar. Fâizli bankalar müşterilerini hiç uğraştırmadan fâizli kredi veriyorlar. Katılım bankaları ise İslâm hukûkunun kurallarına uyuyorlar. Bunlara ilaveten bir de dinen gerekli olmayan şartlar ileri sürülürse müşteriler rahatsız edilmiş olur. Netice olarak murâbaha İslâm hukûkunun izin verdiği ruhsat ve imkânlardan yararlanılarak icrâ edilen gerçek bir alım satımdır.

Finansman


Murâbaha Nedir?

Murabaha Mekanizması Klasik fıkıhta murâbaha malın…

Katılım Bankaları Nakit İhtiyacı Olanlar İçin Hiçbir İşlem Yapmaz mı?

4Katılım bankaları nakit temin edilen kurumlar olmaktan daha ziyade emtia alım satımlarıyla ön plana çıkmış ve kendilerini topluma böyle tanıtmışlardır. Bu sebeple günümüzde katılım bankaları müşterilerinin nakit ihtiyaçlarını karşılamak üzere çoğunlukla bir işlem yapmamaktadırlar. Yani müşterilerinin doğrudan nakde ihtiyaçları olduğunda buna yönelik bir çözüm yolu kullanmamaktadırlar. Fakat para bulamaz ise büyük sıkıntılar yaşayacak samimi müşterilerine teverruk yapmakta ve böylece onları bu sıkıntılı süreçten kurtarmaktadırlar.

Katılım bankalarının nakde ihtiyacı olanlara yardımcı olmamasının bir sebebi toplumun katılım bankaları hakkındaki önyargılarıdır. Murâbaha ile fâizli kredileri özdeşleştiren bir topluma nakit ihtiyaçların karşılanması için yapılacak finansal işlemleri (örneğin teverruk) anlatabilmek oldukça güç olsa gerektir. Bununla birlikte tarihte ve günümüzde meşrû bir yolla nakit bulmaya çalışmanın meşrû olduğu İslâm hukukçularınca ifade edilmektedir. Kanaatimizce kabul edilebilir bir ihtiyaç söz konusu ise katılım bankalarının teverruk yöntemiyle müşterilerinin nakit sorunlarına çözüm üretmesi meşrû hatta gereklidir. İslâm insanların fâize girmesini men etmiş ancak ticâretle nakit bulmalarına engel olmamıştır. Gerçek ticârî işlemleri, nakde ulaşma amacı var diye gayr-ı meşrû saymak hem delilsizce yasak koymak hem de keyfî olarak insanları sıkıntıya sokmaktan başka birşey değildir. Muâmelâtta kolaylaştırıcı yorumu tercih ederek insanların fâize girmek yerine meşrû ve gerçek bir ticâretle nakde ulaşmalarını temin etmek en doğrusudur diyebiliriz. Bu sebeple örneğin 2012 yılında bazı katılım bankalarınca bedelli askerlik için nakde ihtiyacı olanlara teverruk işlemiyle yardımcı olunmuştur.

BEDELLİ ASKERLİK FİNANSMANI

Bedelli askerlik desteği, Katılım Bankacılığı fon kullandırım yöntemleri içinde yer alan “çabuk nakde dönebilecek mal satışı” (commodity murabaha) yöntemiyle yapılmaktadır. Böylece müşteri faiz karşılığı nakit borçlanmak yerine, bankadan satın aldığı malı spot piyasada nakde çevirerek faize girmeden finansman sağlamaktadır. Bu işlemin nakit amaçlı olması işlemin ticaret yönünü değiştirmez. Çünkü bir malı satın almak kullanma amaçlı olabileceği gibi satma amaçlı da olabilir. Bu işlemin katılım bankacılığı ilkelerine uygun olduğu konusunda pek çok heyet (AAOIFI Fetva Kurulu, Kuwait Finance House Danışma Kurulu) ve İslam hukukçusunun (Hanbelî alimlerin çoğunluğu, Prof. Dr. Hayreddin Karaman, Prof.Dr. Abdullah b. Süleyman el-Menî, Prof. Dr. Muhammed Revvas Kal’acî) görüşleri vardır. Bu görüşlerden istifadeyle, askerlik bedelini faizle borçlanmadan bulmak isteyen müşterilere bu imkan sağlanmış olmaktadır. İşlemin Yapılış Şekli: Fiziki mal teslimine imkan veren yurt dışı metal borsalarında demir, çinko, bakır gibi madenler Bankaca satın alınacak; gün içerisinde talep eden müşterilerine söz konusu emtia vadeli olarak satılacaktır. Müşteri, bu noktadan itibaren malı yine borsa aracılığıyla peşin satabileceği gibi emtiayı elinde bekletebilir. Emtiayı satma isteği duyan müşteri için, banka borsada aracılık yapacaktır.

Finansman


Murâbaha Nedir?

Murabaha Mekanizması Klasik fıkıhta murâbaha malın…

İlk Ev İçin Fâizli Kredi Alınabilir mi?

Dinen muteber – kabul edilebilir ihtiyaçlar ve zarûretler söz konusu olduğunda bu ihtiyaç ve zarûretler oranında hükümlerin esnetilebileceği bilinen bir husustur. Bu durum “Zarûretler mahzurlu şeyleri mübah kılar” kaidesinde ifade edilmiştir. Zarûret kişinin yaşamını tehlikeye sokan riskli durumlardır. İhtiyaçlar ise yokluğu meşakkat doğuran şeylerdir. Örneğin susuzluktan ölecek haldeki bir kimse için su bir zarûrettir. Ancak bir eve mâlik olmak zarûret değil ihtiyaçtır. İslâm hukûkunda ihtiyaçlar da zarûret gibi değerlendirilir. Bununla birlikte ihtiyaçların karşılanması ancak dinin onaylamadığı yollarla mümkün ise ihtiyacın miktarına göre davranılmalıdır. Ayrıca ihtiyacı karşılamanın meşrû yolları da zorlanmalıdır.

Yukarıda verilen bilgiler dahilinde ilk ev için fâizli kredi alınıp alınamayacağı mevzuunda şunları söyleyebiliriz:

  • Ev ihtiyaçtır. Evin olmaması meşakkat doğurur. Kira ev sahibi olmanın getirdiği rahatlığı sağlamaz. Dolayısıyla ihtiyaçlar için öngörülen hükümler ev için de geçerlidir.
  • İhtiyaç karşılayacak evler olduğu gibi ihtiyacı aşan lüks evler de vardır. İhtiyaç sebebiyle dinin onaylamadığı bir finansman yolu kullanılacak ise alınacak evin ancak ihtiyacı karşılayacak düzeyde olması gerekir.
  • Ev almak için dinin onaylayacağı finansman yolları vardır. Katılım bankalarından murâbaha yapmak mümkündür.

 

Finansman


Murâbaha Nedir?

Murabaha Mekanizması Klasik fıkıhta murâbaha malın…

Fâizli Krediler Nasıl Değerlendirilmelidir?

Fâizli bir bankaya kanûnî her ne sebeple olursa olsun kredi almak üzere başvurulabilir. Banka müşterisinin krediyi geri ödeme kabiliyeti olup olmadığını araştırır ve uygun gördüğü müşterisine krediyi verir. Bu kredinin gerekçesi ihtiyaç, konut, araç veya nakit olabilir. Fâizli banka için önem arzeden husus müşterisinin borcunu ödeme kabiliyetidir. Fâizli bankalar kimi kredilerde parayı doğrudan müşterisinin hesabına yatırırken kimi kredilerinde müşterisine satış yapan satıcıya ödeme yaparlar. Satıcıya yapılan ödeme müşteriye verilen borcun müşterinin borçlandığı satıcıya ödenmesi anlamı taşır. Yani müşterinin satın aldığı mal, banka tarafından satın alınıp müşteriye satılmış değildir. Fâizli bankaların zaten nakit kredi vererek fâizli borç vermeleri, fâiz karşılığı kredi verdiklerini deklare etmeleri, mal alıp satmak amacı güderek bunun için gerekli eğitim ve düzenlemeleri yapmamaları, İslâm hukûkunun alım satımına izin vermediği malları da finanse etmeleri, alıcı ile satıcının zaten akit yaparak sonlandırdıkları işlemlere kredi vermeleri ve gerçek alım satıma dayanmayan işlemleri finanse etmekten çekinmemeleri bankaların doğrudan fâize odaklandıklarının açık göstergeleridir.

Buna göre fâizli kredilerin aşamaları şöyledir:

  • Müşteri almak istediği malı belirler.
  • Fâizli bankadan kendisine borç vermesini ister.
  • Fâizli banka müşterinin ödeme kabiliyetini araştırır.
  • Fâizli banka müşteriye borç verir. Fâiz ve anaparasını belli vâdede geri ister. Banka kimi kredilerde müşterinin hesabına kimi kredilerde satıcının hesabına ödeme yapar.

Fâizli kredi ile mal alınıyor olması banka ile kredi alan müşterisi arasındaki işlemi fâizsiz yapmaz.36

 

Finansman


Murâbaha Nedir?

Murabaha Mekanizması Klasik fıkıhta murâbaha malın…

Fâizli Kredilerde Mala İpotek Konması Bankanın Malı Alıp Sattığını Göstermez mi?

Öncelikle bankadan fâizli kredi alınırken izlenen süreç unutulmamalıdır. Banka verdiği ana paraya fâiz ekleyeceğini önceden bildirmekte ve işlemleri buna göre yapmaktadır. Eve ipotek koyması ya da araç ruhsatına rehin kaydı düşmesi yalnızca alacağını garantiye almak içindir. Bunların ipotekli ya da rehin olması peşin alınıp taksitli satıldıkları anlamına gelmemektedir.

Bir başka açıdan ise ipotek ya da rehin kaydı bir alım satım sözleşmesinin olmazsa olmaz parçası değildir. Yani katılım bankası yaptığı bir murâbaha işlemi sonrasında eve ipotek koymasa ya da aracı rehin almasa da yaptığı işlem fâizsizlik özelliğini taşır. Halbuki fâizli banka krediyi kullandırdıktan sonra ipotek ya da rehin şöyle dursun malın bizzat kendisini dahi borç bitene kadar borçlusuna vermese yine de yaptığı işlem fâizlilik özelliğini kaybetmemektedir. Hülasa katılım bankalarındaki işlemlerin fâizsiz olması evin ipoteklenmesi açısından değil peşin alınıp taksitli satılması sebebiyledir.

 

Finansman


Murâbaha Nedir?

Murabaha Mekanizması Klasik fıkıhta murâbaha malın…

Fâizli Kredi Daha Ucuza Mal Oluyorsa Ne Yapmalıyız?

Murâbaha yoluyla alınabilecek bir malı fâizli krediyle daha ucuza alabiliyor olmak kanaatimizce fâizli kredi almayı dinen meşrû kılmaz. Allah’ın fâiz yasağını çiğnememek adına fâizli kredi almayıp murâbaha yaparak bir miktar fazla kâr ödemek, bizce malın zâyi edilmesi değildir. Nasıl zekât vermek, sadaka vermek, içki satmamak, kumar oynatmamak, fuhuş yaptırmamak ve domuz eti satmamak suretiyle para kaybederek mal zâyi edilmiyorsa fâize girmemek adına bir miktar fazla kâr ödemek de malı zâyi etmek sayılamaz. Kanaatimizce dinen fâiz almak ve vermek haram ise bunun kişiye menfaati düşünülemez. Çünkü İslâm açısından örneğin lokanta işletmecisi domuz etinin daha ucuz olmasını, zekât mükellefinin zekât vermekle parasının eksildiğini ve market sahibi müşterilerinin içki taleplerini gerekçe göstererek bu tür tasarruflara giremez. Aynı şekilde fâiz haram ise ondan menfaat elde etmek de düşünülemez.

 

Finansman


Murâbaha Nedir?

Murabaha Mekanizması Klasik fıkıhta murâbaha malın…

DTS (Doğrudan Tahsilat Sistemi) Meşrû mudur?

DTSKatılım bankaları fâizli bankalarla birlikte müşterilerinin finansman ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Fâizli bankalar fâiz enstrümanını kullandıkları için müşterilerinin taleplerini herhangi bir kısıtlama olmaksızın her zaman karşılayabilmektedirler. Halbuki katılım bankaları müşterisinin talebini gerçekleştirebilmesi için mutlaka malı alıp satan kuruluş olması gerekmektedir.

Günümüzde şirketler ve insanlar bankaların işlemlerini hızlı bir şekilde gerçekleştirmesini arzulamakta ve hatta bankaları bunun için zorlamaktadırlar. Böylesi bir talep aralarında sürekli mal alım satımı cereyan eden ana satıcı ile bayileri arasında cereyan eden ticârete taraf olunması konusunda da görülmektedir. DTS (Doğrudan Tahsilat Sistemi) olmadan evvel ana satıcı bâyisine sürekli mal satmakta ve bâyi de devamlı katılım bankasına gelip her mal alımı için ayrı ayrı murâbaha talebinde bulunmakta idi. Bu da ticârette oldukça sıkıntılı bir durum oluşturmaktaydı.

Bu problemi katılım bankaları DTS ile çözmüşlerdir. Katılım bankası müşterisi olan bâyilere genel olarak mal alım vekâleti verir. Zaten bâyilerin ana satıcıdan hangi malları alacakları da nitelik açısından bellidir. Banka ana satıcıya, satılan malları ve bunların bedelinin ödenme koşullarını kendisine bildirmesini söyler. Ana satıcının bankanın vekîli konumundaki bâyilere gönderdiği bütün mallar katılım bankası adına alınır ve banka tarafından sözleşmede belirlenen ve periyodik olarak ileriye dönük olmak kaydıyla yenilenen kâr oranlarıyla müşteriye satılır. Taraflar sözleşmede vâdeyi de belirleyebilirler. Bâyilerin katılım bankasında hesapları bulunur. Katılım bankası ana satıcıya ödeme yapacağı gün müşterisinden peşinatı alır ve mal bedelinin kalan kısmını ekleyip satıcıya ödemesini yapar. Daha önceki sözleşme uyarınca müşteriye ödeme planı bildirilir ve müşteri de mal bedelini taksitler halinde bankaya öder.

Bu sistemde müşterinin muayyen bir satıcıdan aldığı bütün mallar banka adına alınmakta ve bütün mallar belirli bir kâr payı ve vâde ile müşteriye satılmaktadır. Banka vâde dolduğunda ana satıcıya ödemesini yapmakta; müşteri de sözleşmeye bağlı olarak çıkarılan ödeme planı çerçevesinde bankaya mal bedelini ödemektedir. Hasılı bu işlem İslâm hukûku açısından problem taşımamaktadır.

 

Finansman


Murâbaha Nedir?

Murabaha Mekanizması Klasik fıkıhta murâbaha malın…

Dinen Meşrû Sayılmayan İşler Yapan Firmalardan Meşrû Mallar Alınabilir mi?

Günümüz ticâret hayatına din penceresinden baktığımızda kurumların ve şahısların ya tamamen meşrû ya kısmen meşrû ya da bütünüyle gayr-ı meşrû işler yaptıklarını görmekteyiz. Meşrû iş yapanların kısmen gayr-ı meşrû gelirleri olabildiği gibi gayr-ı meşrû iş yapanlarında kısmen meşrû gelirleri olabilmektedir. Ana faaliyeti dinen meşrû sayılmayan bazı kurum ya da şahıslar katılım bankalarıyla çalışmak isteyebilmektedirler. Yine katılım bankaları da müşterilerini artırmak amacıyla söz konusu kurum ya da kişilerle çalışma arzusu taşıyabilmektedirler.

Dinen gayr-ı meşrû bir iş yapmakla birlikte katılım bankasından meşrû bir mal için murâbaha talebinde bulunan ya da bulunacak olan müşterilere katılım bankası limit tahsis edebilir ve murâbaha yapabilir. Müşterinin yaptığı iş ve bankaya ödeyeceği parayı nereden kazandığı ilkesel olarak katılım bankasını ilgilendirmez. Katılım bankasından müşterilerinin nereden kazanç sağladıklarını, bütün gelirlerinin dinen haram kabul edilen işlerden olup olmadığını araştırması talep edilemez. Bu muhâli istemek olur. Katılım bankasının araştırmaksızın müşterinin haram gelirleri olduğunu bilmesi durumunda ise yine katılım bankası adına satış işlemi problem teşkil etmez. Zira aralarında alım satım ilişkisi vardır. Satıcı meşrû malını peşin ya da vâdeli olarak satar. Alıcı da mal için peşin ya da vâdeli bedeli öder.

Finansman


Murâbaha Nedir?

Murabaha Mekanizması Klasik fıkıhta murâbaha malın…